Yemek, bedeni mi doyurur, ruhu mu?

 

 

Yemek yemek, aileler tarafından çoğu zaman karın doyurmak olarak görülür. Ama yemek yemenin, beslenmenin ötesinde bir anlamı vardır. Beslenme, sadece bedenin değil aynı zamanda ruhun da beslenmesidir. Nasıl mı?

 

İlk beslenme, anne sütü ile olur. Çocuk ile anne arasındaki o eşsiz emzirme anı, çocuğun annesi ile kurduğu ilişkiyi büyük oranda etkiler. Çünkü bebek, anne tarafından emzirildiğinde; bir yandan karnını doyurur, bir yandan da yakınlık aracılığı ile sevgiyi ve güveni hisseder. Yani, anne bebeği beslerken “yemek” aracılığıyla hem sevgi hem de güven verir. Bu eylem, anne ile çocuk arasındaki ilk bağlanma anlarından bir tanesidir.

 

Bebek katı gıdaya geçtiği andan itibaren farklı gıdaları tatmaya devam eder ve hepsi de ebeveynleri tarafından ona verilir. Dolayısıyla annenin memesiyle kurduğu güvenli bağlanma, sonra gıdalarla devam eder. Anne bu defa süt yerine, ona yiyecek verir. O da aslında anne sevgisinin uzantısıdır. Onun için anne, çocuğuna yemek verdiğinde, bu sürecin emzirme sürecinin bir uzantısı olduğunun farkında olmalı ve o süreci benzer şekilde devam ettirmelidir. Nasıl mı?

 

Anne çocuğuna meme verdiğinde, anne ona hem besin hem de sevgi veriyor ama o besini almak, yani emme, çocuğun kendi kontrolündedir. Ne kadar emeceğine çocuk kendi karar verir. Çocuk kendi bedeni üstünde kontrolü olduğunu hisseder ama gıda ile beslenmeye geçince, anne zorla yemek yedirirse, anne veya baba çocuğa şöyle bir mesaj verir: “Senin artık kendi bedenin üzerinde kontrolün yok, benim var.”, veya “Sen kendin açlığını anlamazsın, ben anlarım.” Çocuk da bu durumda, emzirme dönemindeki kontrolü kaybettiğini düşünmeye başlar. O kontrolü elde etmek ve kendi bireyliğini kabul ettirmek için, yemek yemeyi reddeder. Aslında çocuk çoğu zaman, yemeği değil, üzerindeki kontrolü reddediyordur. Böylece anne ve çocuk arasındaki güven ilişkisi zedelenmeye başlar.

 

Kısacası, çocuğun karnını doyurmak sadece onun bedenini beslemek değil, aynı zamanda onun ruhunu beslemektir. Eğer ebeveyn çocuğu yalnızca “doyurmak” isterse bu çocuğun “tok” olacağı anlamına gelmez. “Tokluk” yalnızca midenin dolu olması değildir. Asıl tokluk kalbin ve ruhun dolu olmasıyla başlar. Onun için çocuk asla yemeğe zorlanmamalı.  Emzirmede kurulan sevgi bağı devam ettirilmelidir. Anne, sütünü nasıl sevgi ile verdiyse, daha sonra yemekleri de öyle vermelidir. Çocuk, emzirmede olduğu gibi ne kadar yiyeceğine kendisi karar vermelidir. Ancak o zaman, sevgi bağı güçlenir.

 

Dr. Özgür Bolat

Eğitim Bilimci / Akademisyen